Büyük Bir Değişimin Tam Ortasındayım

Büyük bir değişimin içinde, yeniliğin enerjisiyle deyim yerindeyse bambaşka bir Pelin Akil var karşımızda; kendinden emin, neşesi yüksek ve hayata karşı yüzde yüz heyecanlı...

Büyük Bir Değişimin Tam Ortasındayım

Hayatında değişimin getirdiği yenilik ve dönüşüm heyecanını sonuna kadar yaşadığı bir dönemde Pelin Akil. O bu dönemi “Kendi içsel dengemi daha iyi bulma yolculuğum” olarak özetliyor ama çok daha fazlası da var. Yaz biterken tatlı bir dinginlik içinde, yeni başlangıçlar eşiğinde; “Hem geçmişin yorgunluğunu bırakıyorum hem de önüme bakarken heyecan duyuyorum” diyor. Güzel oyuncu Pelin Akil ile şehirde mevsim değişirken buluştuk; hayatının bu “Değişimin tam ortasındayım” dediği döneminde yeniliğin enerjisiyle, özel sorularla dolu keyifli mi keyifli bir röportaj gerçekleştirirken, her biri özel anlarla dolu bir çekim gününü paylaştık. 


Röportaj: İrem Orhan

Fotoğraf: Mert Güner


İrem Orhan: Pelin Hanım, hayatınızın nasıl bir evresindesiniz şimdilerde? Yaz biterken nasıl bir duygu durumu içindesiniz?

Pelin Akil: Hayatımın çok dönüşümlü bir evresindeyim. Bazen değişimin tam ortasında olduğumu hissediyorum. Anneliğim, kızlarımın büyümesi, kendi içsel dengemi daha iyi bulma yolculuğum... Bunların hepsi aynı anda akıyor. Yaz benim için hep enerji, deniz, doğa ve sevdiklerimle geçen günler demekti. Bu yaz da öyle geçti ama aynı zamanda içsel bir toparlanma dönemi oldu. Şimdi yaz biterken üzerimde tatlı bir dinginlik var. Yeni başlangıçların, yeni projelerin ve biraz da kendime daha çok yer açacağım bir dönemin eşiğinde gibiyim. Hem geçmişin yorgunluğunu bırakıyorum hem de önüme bakarken heyecan duyuyorum.



İ.O: Yaz nasıl geçti sizin için; bir yaz özeti alsak?

P.A: Yaz benim için her zaman biraz nefes alma zamanı gibi. Bu yazda da öyle oldu. Ama daha bir hızlı geçti sanki bu yaz. Kızlarımla vakit geçirdim; denize girdik, beraber oyunlar oynadık... Onların gözünden dünyayı görmek, onlarla anda kalmak benim için en büyük mutluluk. Bu yaz daha çok kendime ve sevdiklerime zaman ayırmaya çalıştım. Kendi içimde de bir toparlanma dönemi gibiydi. Sporuma devam ettim, resim yaptım, doğaya karıştım. Bir yandan çok hareketli, bir yandan da dingin bir yazdı benim için. Arada dostlarla buluşmalar, kahkahalar, sohbetler. Özetle; hem enerji dolu hem de bana iyi gelen bir yaz geçti.


İ.O: İlk ve üzerine epey konuşulan oyunculuk deneyiminizi 2007-2011 yılları arasında yaşadığınız ‘Arka Sıradakiler’ dizisinden bu yana geçen zamana bakınca, kendinizdeki değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

P.A: ‘Arka Sıradakiler’ benim için çok özel bir başlangıçtı; ilk setim, ilk heyecanım... O dönemden bu yana hem oyunculukta hem de hayatımda çok şey değişti. Kariyerimde artık daha bilinçli seçimler yapıyorum, ruhuma iyi gelen projelerin peşindeyim. Özel hayatımda ise en büyük yolculuk kendimi unutmamak oldu. Pelin neyle mutlu olur, ne sever... Bunları hatırlamaya çalışıyorum. Çünkü zaman geçtikçe insanın yaşama olan tutkusunu diri tutması çok önemli. Ben de buna sıkı sıkı sarılıyorum. Yanında iyi hissettiğim arkadaşlarımla vakit geçiriyorum iyi hissetmediğim yerden ışık hızıyla uzaklaşıyorum. Sporum, müziğim, hobilerim kendime ayırdığım öznel vakitler ve en önemlisi kızlarımla geçirdiğim ve tamamen anda kaldığım, telefonu bir kenara bıraktığım anlar benim en değerli vakitlerim. Özel hayatımdaki değişim de bana büyük bir dönüşüm getirdi. Şimdi kızlarımla birlikte biliyorum ki, ben mutluysam onlar da mutlu. O yüzden enerjimi yüksek tutmaya, bana iyi gelen şeylerin peşinden gitmeye özen gösteriyorum. 




İ.O: Oyunculuk kariyerinize gerek tiyatro sahnesinde, gerek de beyaz perdede, televizyonda ya da dijital platformlarda emin adımlarla devam ederken, siz aslında sosyal medyada da dikkat çeken bir ‘etkileyici’ de oldunuz bir yandan. Bir gün kariyeriniz tamamen bu yöne evrilir mi ne dersiniz?

P.A: Oyunculuk benim için hep merkezdeydi ve öyle de kalacak. Sosyal medyada da kendim gibi olmayı seviyorum; kadın halimle, anne halimle, oyuncu halimle, bazen komik bazen duygusal yanımla... Orada da insanlara dokunmak güzel ama tamamen o tarafa evrilmek istemem. Çünkü ben kendimi en çok sahnede, sette, kamera önünde iyi hissediyorum. Tabii bir de şarkı söylerken. Bununla ilgili ilerleyen günlerde sürpriz gelişmeler olabilir, bu da beni çok heyecanlandırıyor. Sosyal medya ise hayatımın sadece bir yansıması. Özellikle çocuklarımı paylaşmayı artık eskisi kadar tercih etmiyorum; hem büyüyorlar hem de kendi sınırlarını koymaya başladılar. Bir de onlarla olduğum anlarda gerçekten anda kalmayı seçiyorum; bu da bana çok iyi geliyor.


İ.O: Sosyal medyadaki varlığınızla sizi takip eden kitlelerle kurduğunuz özel bir bağ oldu zamanla. Etrafınızda oluşan bu sevgi çemberinin nelerden kaynaklandığını düşünüyorsunuz?

P.A: Sanırım en çok sahicilikten geliyor. Ben sosyal medyada hep kendi halimle var oldum; anne olduğum anlarla, bazen güldüğüm bazen kırıldığım, kimi zaman güçlü kimi zaman kırılgan yanımla... İnsanlar da buna samimiyetle karşılık verdiler. Hiçbir zaman mükemmel gözükmeye çalışmadım, hayatı tüm inişleri çıkışlarıyla paylaşmaya özen gösterdim. Bir de galiba enerjime inanıyorlar. Ben neşemi, heyecanımı, tutkumu paylaştıkça, onların da içini açıyor. Beni takip edenlerle aramızda bir bağ var; karşılıklı bir güven ve sevgi bağı. Bu çember büyüdükçe ben de kendimi daha güçlü hissediyorum. Hep söylüyorum; ben mutluysam kızlarım da mutlu, çevrem de mutlu. O yüzden bu bağı beslemek bana da çok iyi geliyor. 



“Benim için önemli olan sadece zirveye varmak değil; yürüdüğüm yolun bana açtığı sürprizler, kattığı deneyimler ve geriye gerçekten ruhumdan, benden bir şey bırakabilmek önemli.”


İ.O: Başarılı olmayı çok çalışmaya bağlayanlardan mı yoksa yetenek işi olarak görenlerden misiniz?

P.A: Ben ikisine de inanıyorum aslında. Yetenek çok kıymetli, çünkü doğuştan gelen bir ışık var. Ama o ışığı parlatmak için çalışmak şart. Oyunculukta da öyle, şarkıda da, hatta annelikte bile... Sadece yetenekle bir yere kadar gidilebiliyor. Çalışmazsan, üretmezsen, kendini geliştirmezsen o yetenek körelip kalıyor. Benim hayatımda çok çalışmak hep önemli oldu. Sporumu ve sağlıklı beslenmeyi ihmal etmemeye özen gösteriyorum ama tabii ki arada kaçamaklar da oluyor. Bir role hazırlanırken çok düşünüyorum, gözlem yapıyorum, okuyorum, araştırıyorum. Ama bir yandan da o işi tutkuyla yapmazsan, sadece çalışmak yetmiyor. Bana göre başarı; yeteneğin üzerine emek koymak, tutkuyla bağlanmak ve enerjini yüksek tutmayı bir araya getirmekten geçiyor.


İ.O: Şans peki, hayatınızda nerede?

P.A: Şansın hayatımda yeri var tabii ama ben her şeyi şansa bağlayan biri değilim. Evet, doğru zamanda doğru yerde olmak bir şans olabilir ama o anı değerlendirebilmek, üzerine çalışabilmek ve onu büyütebilmek bence esas mesele. Benim hayatımda hep emek ve çalışkanlık ön planda oldu. Kaybettiklerimi de şansa bağlamıyorum; daha çok bana bir şey öğretmesi gereken deneyimler olarak görüyorum. Çünkü yaşadığımız her şeyin bizi dönüştürdüğüne inanıyorum. Şans bana kapıyı aralayabilir ama oradan içeri girip o yolu yürümek tamamen benim elimde. O yüzden hem şansın kıymetine inanıyorum hem de çalışmadan, tutku olmadan ve istikrarsız hiçbir şey olmayacağını da biliyorum.




“Kalbimin en derininde şarkı söylemek hep oldu. Müzikle ilgili bir şey yapmadan, kendi ruhumdan çıkan bir şey bırakmadan bu hayattan gitmek istemem. Çünkü müzik benim için nefes almak gibi.”


İ.O: Üzerine uzun uzun düşündüğünüz bir kariyer hedefi ya da ulaşmak istediğiniz bir yer var mı? Hedef odaklı mısınızdır, yoksa hedefe gittiğiniz yolun kendisi midir sizin için önemli olan?

P.A: Benim için hedeflerden çok yolun kendisi önemli. Çünkü yolun içinde öğreniyorsun, dönüşüyorsun, bazen de hiç planlamadığın kapılar açılıyor. Tabii ki kariyerimde yapmak istediğim şeyler var ama onları tek bir ‘varış noktası’ gibi görmüyorum. Oyunculukta hep kendime şunu söylüyorum; sahici ve ruhuma dokunan projelerde var olmak istiyorum. Bunun yanı sıra kalbimin en derininde şarkı söylemek hep oldu. Müzikle ilgili bir şey yapmadan, kendi ruhumdan çıkan bir şey bırakmadan bu hayattan gitmek istemem. Çünkü müzik benim için nefes almak gibi; insanın kalbine doğrudan dokunuyor. Ama sadece müzik değil; yazmak, üretmek, sahnede farklı şeyler denemek, kendi yolculuğumdan beslenen işler ortaya koymak da istiyorum. Kısacası benim için bir tek zirve değil; yürüdüğüm yolun bana açtığı sürprizler, kattığı deneyimler ve geriye gerçekten ruhumdan, benden bir şey bırakabilmek önemli.


İ.O: Oyunculuk da kitlelerin gözünün önünde bir meslek olduğu için eleştiriye çok açık bir iş, tabii sosyal medya da öyle. Sosyal medyadaki linç kültürü hakkında neler düşünüyorsunuz? Olumlu ya da olumsuz eleştirilerden ne kadar etkilenirsiniz?

P.A: Yaptığımız meslek gereği göz önünde oluyoruz, hayatımızı da bu şekilde kazanıyoruz. Bu biraz garip bir döngü; insanlar bir anda yorum yapıp sizi aşağıya da yukarıya da çekebiliyorlar. Ben mesela artık çocuklarımı paylaşmama kararı aldım. Küçük yaşlarında reklam projelerinde yer aldılar, evet. Sosyal medyam da kızlarımla doluydu. Ama onlarla birlikte ben de büyüyorum ve kararlarım onlar için iyi olacak yönde değişiyor, gelişiyor. Artık büyüdükleri için bu kararın onlarda olması gerektiğini düşünüyorum. Ve kızlarımın yüzlerini sosyal medyamda, benim magazin unsuru olduğum eğlence platformumda paylaşmamayı tercih ediyorum. Paylaştığım zaman bu onların kararıyla olacaktır. Veya bir gün belki kendileri hesap açıp paylaşma isteğinde bulunacaklar veya bulunmayacaklar. Bu kararım için bile çok fazla linç yediğim zamanlar oluyor. Kızlarımı paylaşmadığım için sanki onlarla vakit geçirmiyor ve ilgilenmiyormuşum gibi bir algıya girebiliyor insanlar. Oysaki ben kızlarımla gerçek bir iletişim içinde, hiçbir anı bölmek istemediğim kaliteli vakit geçirmeyi tercih ediyorum. İnsanlar sosyal medyada görmedikleri durumları yok sayıyor sanki... Kamerayı elime alıp çektiğim anlar bize anı olarak kalıyor. Tüm bunların haricinde şahsi paylaşımlarıma gelen saygısızca bulduğum ve kötü niyetli yorumları dikkate almıyorum ve engelliyorum. O enerjilerin hayatıma dahil olmasını istemiyorum. Enteresandır ki bu tarz yorumlar daha çok kadınlardan geliyor. Kadının kadına destek olması gereken bir dünyada bunu görüyor olmak da üzücü gerçekten. 



İ.O: Bu denli göz önünde biri olmak; size, hayatınıza nasıl etki etti; size neler kazandırdı ya da sizden neler aldı diye sorsak?

P.A: Göz önünde olmak hayatıma çok şey kattı ama beraberinde götürdükleri de oldu. İnsanların sevgisi, desteği, enerjisi çok kıymetli; bazen hiç tanımadığınız birinin içten sözü size güç veriyor. Yaptığınız işin karşılık bulduğunu görmek insana ilham veriyor, motive ediyor. Ama diğer yandan özel alanınız biraz azalıyor. Her hareketinizin yorumlanması, bazen yanlış anlaşılmak ya da hiç söylemediğiniz şeyler üzerinden yargılanmak yorucu olabiliyor. Mahremiyet konusunda götürüleri var elbette. Ben dengeyi şöyle kurmaya çalışıyorum; özel hayatımdan da zaman zaman yansıtıyorum çünkü paylaşmayı da seviyorum. Ama her şeyi olduğu gibi gözler önüne sermek yerine, kendime ve sevdiklerime ait bir alanı korumaya gayret ediyorum. Sonuçta bu meslek benim seçtiğim yol. Artısıyla, eksisiyle kabulleniyorum. İçinde üretmek, paylaşmak ve insanlara dokunabilmek hâlâ bana çok değerli geliyor.


İ.O: ‘Keşke bu işin içinde ben olsaydım’ dediğiniz bir proje, rol ya da iş birliği oldu mu?

P.A: Açıkçası bugüne kadar ‘Keşke ben olsaydım’ diye iç geçirdiğim projeler oldu ama bunu bir kıskançlık ya da pişmanlık duygusuyla değil, daha çok hayranlıkla söyledim. Çünkü o işlerin bana da ilham verdiğini düşünüyorum. Güzel yazılmış bir rolü, iyi çekilmiş bir filmi, başarılı bir sahne performansını gördüğümde ‘Ah, keşke ben de orada olsaydım’ diyorum; bu daha çok o üretimin içinde olma arzusundan kaynaklanıyor. Benim için önemli olan, önüme çıkan her fırsatta elimden gelenin en iyisini yapmak. O yüzden de geriye dönüp bir şeylere hayıflanmak yerine, gelecekte benzer projelerde yer alabilmek için motive oluyorum. Hâlâ hayalini kurduğum roller, iş birlikleri ve sahneler var; belki de onlar benim için doğru zamanda gelecek.



İ.O: Kariyeriniz ile ilgili gelişmeler bir yana, iş dışında tamamen kendinize ayırdığınız bir zaman diliminde neler yaparsınız?

P.A: İş dışında kendime ayırdığım zamanlarda en çok kızlarımla vakit geçirmekten keyif alıyorum. Onlarla oyun oynamak, sohbet etmek, birlikte gülmek bana inanılmaz bir enerji ve mutluluk veriyor. Diğer yandan da artık bir yaştan sonra kendimi keşfetmeye, bugüne kadar ertelediğim ya da yapmak isteyip fırsat bulamadığım şeyleri hayatıma katmaya çalışıyorum. Bunu aslında biraz da kızlarım sayesinde fark ettim. Hatta Lina bir gün bana “Anne, önce kendini sevmelisin” dedi. Onun bu yaşta böyle bir şey söylemesi benim için çok değerliydi. O sözden sonra ben de kendime vakit ayırmanın, kendimi sevmemin, yeni şeyler keşfetmemin aslında onlara da iyi geleceğini daha iyi anladım. Şimdi hem onlarla doyasıya vakit geçiriyor hem de kendim için zaman yaratmaya özen gösteriyorum. Bu süreçte hayatıma müziği yeniden daha çok katmak istiyorum. Hatta sürpriz bir şarkı üzerinde çalışıyorum; onu da yakın zamanda hayata geçirmek niyetindeyim. Bu denge, yani hem anneliğin bana kattıkları hem de kendi tutkularım için adım atabilmek, bana gerçekten çok iyi geliyor.


İ.O: Dışarıdan bakınca hayli hareketli hatta hiperaktif ve her daim neşeli bir kadın görüyoruz karşımızda; hep böyle misiniz? Eğer öyleyse, bunun yorucu olduğu anlar olmuyor mu hiç? Ya da bu halinizden şikâyet ettiğiniz, negatif etkisini gördüğünüz anlar?

P.A: Dışarıdan çok hareketli ve neşeli görünüyor olabilirim ve evet bu yanım gerçekten baskın. Hayata böyle tutunuyorum ve çevreme de bu enerjiyi yansıtarak ışık saçmayı seviyorum. Ama elbette her zaman öyle değilim. Bazen kendi içime dönüp sakinliğe ihtiyaç duyduğum anlar da oluyor. Enerjik olmak çok güzel ama yorucu tarafları da var çünkü insanlar hep aynı yüksek enerjiyi bekliyor. Oysa ben de zaman zaman durmaya, dinlenmeye özen gösteriyorum. Benim için mesele aslında dengeyi bulmak. Neşeli tarafım bana çok şey kazandırıyor ama sakinlik de bana iyi geliyor. İkisinin de hayatımda olması değerli.



İ.O: Şu an kalbinizi çarptıran, düşündükçe sizi en heyecanlandıran şeyler neler diye sorsak?

P.A: Şu an kalbimi en çok çarptıran şeylerden biri müzik. Uzun zamandır içimde tuttuğum o isteği artık daha fazla ertelemek istemiyorum. Sürpriz bir şarkı üzerinde çalışıyorum; çok yakında paylaşacağım ve bu beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Müzik benim için hem ruhumu besleyen hem de kendimi en özgür hissettiğim alan. Onun dışında kızlarımla birlikte büyümek, onların dünyasına tanık olmak da kalbimi çarpıtan en büyük şey. Her gün yeni bir şey öğreniyorlar, bana da öğretiyorlar. Onların bana söyledikleri küçücük ama çok anlamlı cümleler bile beni hayata daha sıkı bağlıyor. Bir de yaşım ilerledikçe daha çok fark ediyorum; ertelediğim, deneyimlemediğim, denemeye cesaret etmediğim şeyleri artık hayatıma katma heyecanı yaşıyorum. Yeni şeyler öğrenmek, keşfetmek ve sınırlarımı zorlamak bana çok iyi geliyor. Ve tabii işimle ilgili de heyecanlarım var. Yeni projeler, sahnede ya da kamera karşısında farklı şeyler denemek, üretmeye devam etmek beni diri tutuyor. Kısacası hem annelik, hem müzik, hem de kişisel yolculuğumun yeni bir dönemindeyim. Daha söylemediğim, üzerinde çalıştığım başka şeyler de var; zamanı gelince onları paylaşmak için sabırsızlanıyorum.



İ.O: Şimdiye kadar dolu dolu yaşanmış bir hayat görüyoruz sizin hikayenize bakınca ama şimdiye kadar yaşadıklarınız size neler öğretti, nasıl dersler çıkardınız diye sorsak?

P.A: Şimdiye kadar yaşadıklarım bana en çok şunu öğretti; hayat hiçbir zaman tamamen planladığınız gibi gitmiyor. Bazen çok istediğiniz şeyler olmuyor, bazen hiç beklemediğiniz sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. Ama her durumda kendinizi yeniden inşa etmeyi, ayağa kalkmayı öğreniyorsunuz. Benim çıkardığım en büyük ders, ne olursa olsun insanın iç dengesini koruması gerektiği. Dışarıdaki koşullar değişebilir ama siz kendi içinizde güçlüyseniz yolunuza devam edebiliyorsunuz. Spor, üretmek, sevdiklerim ve kızlarım bana bu dengeyi hatırlatan şeyler oldu. Bir de yapmak istediğim şeyleri ertelememek gerektiğini öğrendim. “Bir gün yaparım” dediğim şeyleri artık ertelemek istemiyorum. Kendime alan açmak, yeni şeyler denemek, risk almak benim için çok değerli hale geldi. Kısacası bana öğrettiği en önemli şey; şükretmek, dengeyi bulmak ve cesaretle ilerlemek oldu. Artık her şeyi daha hissederek, tadını çıkararak ve içimden geldiği gibi yaşamaya gayret ediyorum.


İ.O: Hayatınızda dönüm noktası saydığınız anlar, olaylar var mıdır?

P.A: Hayatımda dönüm noktası sayabileceğim birçok an var ama en önemlisi kesinlikle anne olmak. Kızlarımın doğumu hayatımı tamamen değiştirdi. Hayata bakışımı, önceliklerimi, hatta kendimi bile yeniden tanımlamamı sağladı. Onlardan sonra hiçbir şey aynı olmadı; hem çok daha güçlü hem de çok daha kırılgan bir tarafımı keşfettim. Sadece kariyerimde değil, özel hayatımda da önemli seçimler yapmak zorunda kaldığım zamanlar oldu. Zor gibi görünen ama aslında daha güzel bir gelecek, çocuklarımın mutluluğu ve huzuru için aldığım kararlar... Hayatta bazen en zor adımlar bile, doğru olduğuna inandığınızda size büyük bir güç katıyor. Bugün geriye dönüp baktığımda, tüm bu dönüm noktalarının beni ben yaptığını görüyorum. Bana cesareti, şükretmeyi ve dengeyi öğretti. En önemlisi de; ne olursa olsun hayatın devam ettiğini ve her zaman yeniden başlayabilme şansımız olduğunu...



İ.O: Şimdiye kadar bu hayatta kendinizle ilgili en çok neyle gururlandınız?

P.A: Şimdiye kadar hayatta en çok, her şeye rağmen güçlü kalabilmemle gururlandım. Çünkü biliyorum ki, ben ne kadar güçlü ve mutlu olursam, bu zincirleme şekilde önce çocuklarıma sonra da çevreme yansıyor. Onların gözlerinde gördüğüm güven ve sevgi benim en büyük motivasyonum. Bunun yanında üretmeye devam etmemle de gururluyum. Oyunculuk, tiyatro, müzik... Ruhumu koyarak bir şeyler ortaya çıkarmak, insanlara dokunabilmek benim için çok değerli. Ve bir de iyi bir insan olma ça - bam var. Birilerine faydam olsun, hayatına küçücük de olsa bir dokunuş bırakabileyim istiyorum. Sokaktaki birine yapılan basit bir iyilik ya da Afrika’da insanlara destek olabilmek... Bunlar bana hayatta en çok an - lam katan şeyler. Kısacası; güçlü kalmak, mutluluğu yaymak, annelik, üretmek ve iyi bir insan olmaya çalışmak... Kendimle ilgili en çok gurur duyduğum şeyler bunlar.


İ.O: Yeni tanıştığınız birinde ilk nelere dikkat edersiniz?

P.A: Yeni tanıştığım birinde en çok samimiyeti ne ve enerjisine dikkat ederim. Çünkü bir insanın size ilk anda hissettirdikleri çok belirleyici oluyor. Doğal ve içten biriyle hemen bağ kurabiliyorum. Bir de saygı benim için çok önemli. Sadece bana değil, etrafındaki insanlara da nasıl davrandığına bakarım. Çünkü gerçek karakter biraz da orada ortaya çıkıyor. Kısacası; sahicilik, güzel bir enerji ve saygı... Yeni tanıştığım birinde ilk fark ettiğim şeyler bunlar oluyor.


İ.O: Seyahat etmeyi de seviyorsunuz bildiğimiz kadarıyla; şimdiye kadar seyahat ettiğiniz en etkileyici şehir hangisiydi?

P.A: Seyahat etmeyi gerçekten çok seviyorum, bana hem ilham veriyor hem de ruhumu besliyor. Şimdiye kadar gördüğüm yerler arasında beni en çok etkileyenlerden biri New York oldu. Oradaki tempo, çeşitlilik ve enerji bambaşka; sokaklarında yürürken bile insana hayaller kurduran bir şehir. İsviçre’nin doğası ve dinginliği de benim için unutulmazdı. Kuzey ışıklarını görmek ise gerçekten hayatta bir kez yaşanabilecek çok özel bir deneyimdi; gökyüzünün o mucizesini izlemek bana inanılmaz bir huzur verdi. Türkiye’de ise Mardin, özellikle de Midyat, beni çok etkilemiş yerlerden. Oranın kültürü, dokusu, insanları... Hepsi bende çok derin bir iz bıraktı. O yüzden tek bir şehir seçmek zor çünkü her biri bana farklı bir duygu ve ilham kattı.


İ.O: Diğer yandan 2019 yılında Alin ve Lina isimli ikiz kızlarınızı kucağınıza aldınız; ikizlerle hayat nasıl gidiyor?

P.A: 2019’da Alin ve Lina hayatıma katıldığından beri hiçbir şey eskisi gibi değil. İkiz annesi olmak çok özel bir deneyim. Elbette zaman zaman yorucu tarafları oluyor ama onların sevgisi, enerjisi, birbirleriyle olan bağları her şeye değiyor. Birlikte büyüyoruz aslında. Onlar her gün bana yeni şeyler öğretiyor, ben de onlara rehberlik etmeye çalışıyorum. Bazen aynı anda iki farklı ihtiyaçla ilgilenmek zor olabiliyor ama bir bakıyorsunuz ki ikisinin kahkahasıyla bütün yorgunluğunuz gidiyor. Hayatımın en büyük mutluluğu ve gururu onlar. İkizlerle hayat; bol kahkaha, bol hareket, bol da keşif demek.


İ.O: Son soruya geçmeden evvel; şimdi gerçekleşeceğini bildiğiniz bir dilek hakkınız olsa; ne dilerdiniz?

P.A: Böyle bir dilek hakkım olsa hiç düşünmeden kızlarımın hep sağlıklı, mutlu ve özgür bireyler olarak büyümelerini dilerdim. Onların kendi yollarını bulmaları, kendi seçimlerini yapabilmeleri ve hayatı doya doya yaşamaları benim için en büyük mutluluk. Tabii bunun yanında dünyada da biraz daha sevgi, anlayış ve huzur olsun isterdim. Çünkü biz ne kadar mutlu olursak, çocuklarımız da o kadar umutlu bir geleceğe bakabilir.


İ.O: Son olarak; önümüzdeki sezon hangi platformlarda, nasıl yapımlarda buluşacağız sizinle, ne dersiniz?

P.A: Şu anda elimde netleşmiş bir proje yok ama çokça okuyorum, yeni şeyler keşfediyorum. Güzel projelere her zaman açığım; beni heyecanlandıran, ruhuma dokunan bir yapım olduğunda mutlaka içinde yer almak isterim. Bir dijital platformda bir bölüm oynadığım bir iş var, onun yayınlanmasını bekliyorum. Onun dışında müzikle ilgili sürprizimden de bahsetmiştim; o da çok yakında hayata geçecek. Benim için önümüzdeki dönem biraz keşfetme, biraz da üretme zamanı olacak. Güzel işler çıktığında izleyiciyle buluşmak için sabırsızlanıyorum.